Sultanahmet Meydanı‘nın güneybatısından denize doğru inerken tren yolunun hemen yanında, Cankurtaran ile Kadırgasemtlerinin kesiştiği alanda, bulunduğu mahalleye adını veren küçük bir cami ile karşılaşırız. Küçük ve mütevazı görüntüsünün aksine mimarisi ile yeni bir çağ açan, ilginç hikayeler barındıran bir yapıdır Küçük Ayasofya. Kilise olarak inşa edilen yapının asıl ismi Sergios ve Bakhos Kilisesi idi. Doğu Roma İmparatoru I. Jüstinyen (Justinianos/Iustinianus) ve karısı Theodora tarafından 527 senesinde yapımına başlanan…
Etiket: Mimari
Sultanahmet Camii’nin avlusunda bulunan, yekpare taştan yontma bir koltuk zamanında şehrin en ihtişamlı yapısı olan Hipodrom’un parçasıydı. Seyirci oturma sıralarının bir parçası olan taş koltuk yaklaşık 1800 yıldır At Meydanı’nda yaşananların tanığı olarak bugün hâlâ meydanı izlemeye devam etmektedir. Taş koltuğun tanıklık ettiği olaylar saymakla bitmez. Hipodrom’da yer aldığı dönemlerde; vahşi hayvanlara karşı sergilenen gösteriler,…
Bizdeki yol sevdası eskilere gider. Devr-i Aziz’deyiz, “Allah’ın bir hikmeti” olarak Batı’da vücut bulan “medeniyet”i yakalamak için çareyi teknik ve teknolojide aradığımız yıllar. Öyle ki; Lale Devri’nde kendilerini eğlenceye ve lükse vuran devletlülerimiz Batılıları yakalayabilmek amacıyla Sadabat’ta yaptırdıkları sarayları, köşkleri, kasırları bile yerlerine fabrika yapılsın diye tek tek elden çıkarırlar. O yıllarda ortada henüz ne…
Osmanlı şehirleri külliyelerin etrafında gelişirdi. Cami, hamam, medrese, kütüphane, hastane, idari binalar vs. planlı olarak bir meydanın etrafında inşa edilerek bir merkez oluşturulur, ancak o merkezin etrafında oluşmaya başlayan yerleşim bölgelerine ise karışılmazdı. Yerleşimler arttıkça caddeler, sokaklar, binalar kendiliğinden şekillenirdi. Eski İstanbul’un çıkmaz sokaklarıyla meşhur olmasının nedeni de buydu. Osmanlı şehirlerinin sosyal yaşam alanlarını bu…